top of page
  • Yazarın fotoğrafıYiğit Buğra Alaybeyoğlu

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?

Güncelleme tarihi: 12 Ağu 2020



         Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele amacıyla, Avrupa Konseyi tarafından 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılan sözleşmedir.



İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NİN AMACI

- Avrupa Konseyi’nin, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin bu yeni sözleşmesi, ciddi bir insan hakları ihlali oluşturan bu sorunu en kapsamlı şekilde ele alan bir uluslararası anlaşmadır. Bu tür şiddete sıfır tolerans gösterilmesini hedeflemektedir ve Avrupa ile onun sınırlarını da aşan geniş bir alanda daha güvenli yaşanabilmesini sağlama yolunda önemli bir adımdır.

- Şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması ve şiddet uygulayanların adalete teslim edilmesi, bu sözleşmenin temel taşlarını oluşturmaktadır. Ayrıca, toplumun her ferdini, özellikle de erkekleri ve erkek çocuklarını, tutumlarını değiştirmeye davet ederek, bireylerin vicdanlarını ve düşüncelerini değiştirmeyi amaçlamaktadır. Esas itibariyle, erkeklerle kadınlar arasında daha fazla eşitlik sağlamaya yönelik çağrının yeniden yapılmasıdır; zira, kadınlara yönelik şiddetin kökleri, toplumda erkek ve kadın arasındaki eşitsizliğe dayanmakta ve bir hoşgörü ve inkar kültürünün sonucu olarak sürdürülmektedir.



İSTANBUL SÖZLEŞMENİN DEVLET DÜZEYİNDE TALEPLERİ

Önleme - Kadınlara yönelik şiddetin kabullenilmesine neden olan tutumların, toplumsal cinsiyet rollerinin ve klişelerin değiştirilmesi; - Mağdurlar üzerinde çalışan profesyonel kadroların eğitilmesi; - Farklı şiddet türleri ve bunların travma yaratıcı özellikleri hakkında farkındalık yaratılması; - Eğitimin her kademesinde, eşitliği ele alan konuların ders müfredatına dahil edilmesi; - Halka ulaşabilmek için STK’larla, medyayla ve özel sektörle işbirliği yapılması.

Koruma -Tüm tedbirler içinde, mağdurların ihtiyaçlarına ve güven içinde olmalarına en büyük önemin verilmesinin sağlanması; - Mağdurlara ve çocuklarına psikolojik ve hukuki danışmanlığın yanı sıra tıbbi yardım da sağlayan özelleşmiş destek hizmetlerinin düzenlenmesi; - Yeterli sayıda sığınma evinin tahsis edilmesi ve günün her saati kullanılabilecek ücretsiz telefon yardım hatları sağlanması.



Yargılama - Kadınlara yönelik şiddetin suç sayılmasının ve gerekli cezaların verilmesinin sağlanması; - Gelenek, töre, din, yada “namus” gerekçelerinin, herhangi bir şiddet eyleminin bahanesi olarak kabul edilmemesinin sağlanması; - Soruşturma ve yargılama sürecinde mağdurların özel koruma tedbirlerinden yararlanmalarının sağlanması; - Kolluk kuvvetlerinin yardım isteyenlere anında yardıma gidebilmelerinin ve tehlikeli durumlara yetkinlikle müdahale etmelerinin sağlanması.

Bütüncül politikalar - Yukarιda belirtilen tüm tedbirlerin kapsamlı ve koordineli politikaların bir parçası olmasının sağlanması ve kadına karşı şiddete karşı bütüncül bir mukabelede bulunulmasının temin edilmesi.


SÖZLEŞME KAPSAMINDAKİ SUÇLAR

         Sözleşme taraf devletlere, aşağıda belirtilen davranışlara yönelik cezai veya başka bir hukuki yaptırım öngörmeyi zorunlu kιlmaktadιr:

- ev içi şiddet (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik) - taciz amaçlı takip; - tecavüz dahil, cinsel şiddet; - cinsel taciz; - zorla evlendirme; - kadınların sünnet edilmesi; - kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama.


İSTANBUL SÖZLEŞMESİ SADECE KADINLARI MI KAPSIYOR?

          Hayır. Her ne kadar sözleşmenin başlığı tam olarak Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi olsa da Sözleşme sadece kadınları kapsamamakla birlikte daha çok kadınlar için geçerlidir. Çünkü kadınların kadın oldukları için (zorunlu kürtaj, kadın sünneti, vb.) maruz kaldıkları veya erkeklere kıyasla daha fazla maruz kaldıkları türden (cinsel taciz ve ırza geçme, ısrarlı takip, cinsel taciz, aile içi şiddet, zorla evlendirme, zorla kısırlaştırma) şiddet türlerini kapsamaktadır. Bu şiddet türleri erkeklerle kadınlar arasındaki eşit olmayan güç ilişkileri ve kadınlara karşı yapılan ayrımcılıktan kaynaklanmaktadır.

         Ancak, erkekler de, çoğu kez daha az sayıda olmak ve sıklıkla da daha hafif şiddet türlerine maruz kalmak üzere, Sözleşmenin kapsadığı aile içi şiddet ve zorla evlendirme gibi bazı şiddet türlerine maruz kalmaktadırlar. Sözleşmede bu gerçek kabul edilerek, Sözleşmeye taraf olan devletler sözleşme hükümlerini erkekler, çocuklar ve yaşlılar dâhil olmak üzere, aile içi şiddetin tüm mağdurlarına uygulamaya teşvik edilmektedir. Devletler Sözleşmeyi söz konusu aile içi şiddet mağdurlarına uygulayıp uygulamayacaklarına karar verebilirler.


İstanbul Sözleşmesi ve 6284 kanunu kadını üstün cinsiyet ilan eden, adaletsiz, cinsiyetçi ve ayrımcı özellikler mi barındırıyor?

           Hayır. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun kadını üstün cinsiyet ilan etmemekte bilakis kadınların sadece kadın oldukları için maruz kaldıkları aşağılama, ikinci sınıf insan yerine konma, zorunlu kürtaj, kadın sünneti, erkeklere kıyasla daha fazla maruz kaldıkları türden (cinsel taciz ve ırza geçme, ısrarlı takip, aile içi şiddet, zorla evlendirme, zorla kısırlaştırma) gibi şiddet türlerine karşı kadınlara bir koruma imkanı sunmaktadır. Kadınların erkeklerle eşit olmayan güç ilişkileri sebebiyle maruz kaldıkları bu ayrımcılık halleri insani ve ahlaki değerlerle de bağdaşmamakta olup özel bir korumayı gerekli kılmaktadır.

            Ancak, erkekler de çoğu kez daha az sayıda olmak ve sıklıkla da daha hafif şiddet türlerine maruz kalmak üzere, Sözleşmenin kapsadığı aile içi şiddet ve zorla evlendirme gibi bazı şiddet türlerine maruz kalmakta ve 6284 sayılı kanundan faydalanabilmektedirler.

          Kanunların uygulanması noktasında da her vatandaş eşit konuma sahiptir. Herhangi bir kanunun bilhassa cinsiyet temelli olarak birini diğerine ezdirdiğini iddia etmek bu ülkenin hukukuna yapılacak en büyük haksızlıktır.


            Sonuç olarak; Burada açıkça verilmek istenen mesaj, kişilere yönelik şiddetin ve ev içi şiddetin özel hayatta saklı kalacak konular olmadığıdır. Aksine, mağdur olan kimse failin eşi, hayat arkadaşı yada ailenin bir ferdi ise, aile içinde işlenen suçların özellikle travma yaratıcı etkisini vurgulamak üzere bu kişinin cezası daha da ağırlaştırılabilir.




102 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page